Turco | Inglés | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | ahlak dışı | unethical adj. | ||
That would be unethical. Bu ahlak dışı olur. More Sentences |
||||
General | ahlak dışı | immoral adj. | ||
A war on Iraq in these circumstances would be immoral, illegal, dangerous and wrong. Bu koşullarda Irak'a karşı bir savaş ahlak dışı, yasadışı, tehlikeli ve yanlış olacaktır. More Sentences |
||||
General | ahlak dışı | amoral adj. | ||
General | ahlak dışı | unholy adj. | ||
General | ahlak dışı | irregular adj. |
Turco | Inglés | |
---|---|---|
General | ||
General | ahlak dışı olduğu için kanunen yasaklanmış eylem | vice crime n. |
General | ahlak dışı davranış | low road n. |
General | ahlak dışı eylem | depravity n. |
General | ahlak dışı alışkanlıklar | flagitiousness n. |
General | ahlak dışı bir şekilde | unethically adv. |
Law | ||
Law | bir kimseyi topluluk huzurunda ahlak dışı bir davranışla suçlayan hakaret | convicium n. |
Law | bir kadının ahlak dışı amaçlarla eyaletler arası taşınmasını federal bir suç olarak kabul eden kongre kararı | mann act n. |
Archaic | ||
Archaic | (yapılan eylemi ahlak dışı veya uygunsuz kılacak şekilde) birbirine çok yakın insanlar veya gruplar arasında meydana gelen | incesttuous adj. |